TÜSİAD’da yeni dönem: Ömer Aras Yüksek İstişare Konseyi Başkanı oldu
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) seçimli olağan genel kurul toplantısında oybirliğiyle Yüksek İstişare Konseyi Başkanlığına Ömer Aras seçildi. Tuncay Özilhan’ın açılış konuşmasının ardından Bülent Eczacıbaşı, meclis üyelerine Tuncay Özilhan’ın fahri lider olması için oy verdi. Teklif oybirliğiyle kabul edildi ve Tuncay Özilhan TÜSİAD Onursal Başkanı oldu. Tüm üyeler Rahmi Koç Özilhan’a teşekkür plaketi takdim etti.
Açılış konuşmalarının ardından 2023 yılı faaliyetleri ve bütçe raporuna ilişkin sunum yapıldı. Ardından 2024-2025 Yüksek İstişare Kurulu Başkanlık Divanı oylaması yapıldı. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığına bankacı Ömer Aras oybirliğiyle seçildi. Lider Yardımcılığına Ömer M. Koç, Arzuhan Doğan Yalçındağ, N. Ümit Boyner, Zekeriya Yıldırım atandı. Sekreterlere Tayfun Bayazıt ve Agah Uğur seçildi.
Toplantı salonunda kurulan oy verme kabinlerinde de kapalı oylama yapıldı. Yapılan oylamada 13 yönetim kurulu üyesi seçildi.
Tuncay Özilhan konuşmasında geçmiş konuşmalarına değinerek, “Bugün Yüksek İstişare Konseyi Başkanı olarak son kez huzurunuzdayım. Gündemin her zaman çok yoğun olduğu ülkemizde genel kurullarımıza her zaman gündeme ilişkin değerlendirmeler damgasını vurmaktadır. “Ancak gündem ne kadar sıcak olursa olsun zaman zaman arkamıza yaslanıp daha uzun bir perspektiften değerlendirmek gerekiyor” dedi.
Son yıllarda dünyada yaşanan felaketlere değinen Özilhan, “Son dokuz yıldır ülkemizde baş döndürücü bir gündem vardı. Bu derin değişim ve dönüşümler karşısında siyasi, ekonomik ve sosyal temellerimizi güçlendirmek gerekiyordu. Dış politikada pazarlık anlayışının ilkelere dayalı bir politikayla değiştirilmesinden yana olduğumuzu defalarca vurguladım. “Batı’nın bir parçası olduğumuzu, Türkiye’nin Batı ile Doğu arasında bir köprü olduğunu, AB’ye üyelik sürecinin önemini unutmamamız gerektiğini belirttim.” Özilhan şöyle devam etti:
AB, Türkiye İÇİN VAZGEÇİLMEZ DEĞERE SAHİPTİR: Küresel riskler, bölgesel tehditler ve ekonomik çıkarlar göz önüne alındığında AB, Türkiye için vazgeçilmez bir değerdir. Bunu her zaman dile getirdim. 1999 yılında yönetim kurulu başkanı olduğumda Türkiye, AB’ye aday ülke statüsüne kavuştu. 2015 yılında yüksek danışma kurulunun başkanı olduğumda, AB ile müzakerelere başlayalı 10 yıl olmuştu. 2024 yılında Türkiye halen AB’ye üyelik sürecini sürdürmektedir.
SİYASİ GERİLİM HİÇ DÜŞMEDİ: 2016 yılında darbe girişimi yaşadık. Son dokuz yılda sekiz kez sandık toplandı. 2 Cumhurbaşkanlığı seçimi, 4 milletvekili seçimi, 1 referandum ve biri gelecek ay olmak üzere 2 yerel seçim gündemimizi doldurdu. Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtik. Güç yapısı değişmedi ama siyasi gerilim hiç azalmadı; Aslında hep tırmandı. Konuşmalarımda kısır siyasi çatışmaların bir kenara bırakılması gerektiğini vurguladım.
DEPREM HATIRLATMA: 2024 yılında Türkiye hâlâ siyasi istikrar arayışını sürdürüyor. Terör bizi hiçbir zaman bırakmadı. Türkiye 2024 yılında terörle mücadelesini halen sürdürüyor. Göreve geldiğimde 1999 Gölcük depreminin üzerinden altı yıl geçmişti. Geçen yıl yaşadığımız korkunç depremin yaralarını hâlâ tam olarak sarmış değiliz. Türkiye, 2024 yılındaki Marmara depremine nasıl hazırlanılacağını tartışmaya devam ediyor.
YAPISAL SORUNLAR ERTELENMEMELİ: Yüksek enflasyon, TL değerindeki istikrarsızlık, düşük tasarruf oranı, cari açık, düşük verimlilik, düşük katma değerli üretim, orta gelir tuzağı, teknolojide geri kalma endişesi, yeşil ekonomiyle uyum ihtiyacı, nitelikli personel ekonomik durumun vazgeçilmez konularıydı. Bu konular ortada kalırken palyatif çözümler sadece zaman kaybına neden olur. Konjonktür ne kadar olumsuz olursa olsun geleceği kaybetmemek için uzun vadeli düşünmek ve yapısal sorunları ertelemeden çözmek gerekiyor.
ÜRETİM, ÜRETİM, ÜRETİM: İlk konuşmamdan son konuşmama kadar hep üretim, üretim, üretim dedim. Rasyonel para ve maliye politikaları elbette konunun ab-c’sidir. Ancak üretimi artırmadan makroekonomik sorunlarda kalıcı bir iyileşme mümkün değildir. Küresel konjonktür durumu daha da önemli hale getirdi. Gelişmiş bir üretim kapasitesi hem sanayide hem de tarımda stratejik değere sahiptir. Bu da öngörülebilirliğe, doğru planlamaya ve yatırım ortamının iyileştirilmesine, yani hukukun üstünlüğünün ve yargı tarafsızlığının hiçbir istisnaya tolerans gösterilmeden tam olarak uygulanmasına bağlıdır.
GELİR ADALETSİZLİĞİ: Konuşmalarımda sıklıkla dile getirdiğim bir diğer konu da zenginliğin adil dağıtılması ve yoksulluğun azaltılması ihtiyacıydı. Yüksek enflasyon ve refah yaratmayan büyüme finansal sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Büyümenin kaynağını tüketime, kentsel rantlara ve sınırlı üretkenliğe katkı sağlayan projelere dayandırmak gerçekçi değil. Kaynakları verimli kullansak, toplanan vergilerde israfı önlesek, eğitim ve diğer sosyal harcamaların payını artırsak durum farklı olacak gibi görünüyor. Türkiye 2024 yılında hâlâ gelir eşitsizliğiyle mücadele etmeye devam ediyor. Refahın artması için istihdam yaratılması gerekiyor. 2015 yılında işsizlik oranı yüzde 10,3 oldu. Geçen yıl kasım ayında bu oran yüzde 9’du.
EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ: Türkiye, 2024 yılında da vatandaşlarına iyi iş imkanları yaratma çabalarına devam ediyor. İşsizlik sorunu olduğu kadar nitelikli insan kaynağı sorunumuz da var. Bunun nedeni eğitim sisteminin yeni mesleklere yeni beceriler kazandırmadaki yetersizliğidir. Konuşmalarımda beyin göçünün önlenmesinin, bilime, özgür düşünceye, eleştirel akla ve yaratıcılığa dayalı bir eğitim sisteminin ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasının önemini vurguladım. Son 20 yılda eğitimle ilgili 17 değişiklik yaşandı. Türkiye, 2024 yılında hâlâ eğitimde kalite ve fırsat eşitliği sorununu çözmek yerine anlamsız tartışmalara devam ediyor.
GELİŞİM İNSANLAR İÇİNDİR: TÜSİAD’ın ellinci yılına yönelik yaptığımız çalışmada kalkınmanın hem öznesi hem de amacının insan olduğunu belirtmiştik. Kalkınma her şeyden önce insanlar içindir. Her etnik ve dini inançtan insanımız, tüm farklılıklarıyla ülkemizin gücüne güç katıyor. Bu nedenle sivil toplumun önünü açma, ifade özgürlüğü, özgür medya, akademik özgürlükler konuları sıklıkla gündemimde oldu. Ekonomik, sosyal ve siyasi hayatta kadınlara fırsat eşitliği sağlanması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve İstanbul Sözleşmesi’ne dönüş dikkat çektiğim konular arasındaydı. 2015 yılında parlamentodaki kadınların oranı yüzde 15’ti. 2023 yılında bu oran yüzde 17 oldu. 2024 yılında Türkiye’de kadınların fırsat eşitliğine yönelik çabaları halen devam ediyor.
LAİKLİK VE DEMOKRASİ VURGUSU: Dokuz yıldır yaptığım tekliflerin kaynağı tüzüğümüzdü. Tüzüğümüz açık ve nettir. “Amacımız, insan haklarının evrensel unsurlarının, niyet, inanç ve girişim özgürlüğünün, laik hukuk devletinin, katılımcı demokrasi anlayışının, liberal ekonominin kurum ve kurallarının, rekabetçiliğin, rekabetin olduğu bir toplumsal sistemin oluşmasıdır.” piyasa ekonomisi ve sürdürülebilir çevresel istikrar benimsenmektedir.”
ORHAN TURAN: TÜSİAD, ÜLKENİN TÜM SORUNLARINA KARŞI ANALİZ ÜRETMEK MİSYONUYLA ÇALIŞIYOR
Bir dönem daha görevine devam edecek olan TÜSİAD Yürütme Konseyi Başkanı Orhan Turan, şunları söyledi:
YEREL SEÇİMLERDE AZ KADIN ADAY: Umarım yaklaşan yerel seçimler, genel seçim mantığıyla ilerlemek yerine, şehirlerdeki yaşam kalitesini artıracak somut projeleri tartışacağımız bir ortam yaratır. Örneğin tüm siyasi partilerimizden akıllı şehir projeleri ve teknolojiyi şehir yaşamına nasıl entegre edebilecekleri konusunda bilgi almak istiyoruz. “Uzun yıllardır kadınların siyasete katılımının değerini vurgulamaya devam ediyoruz. Şu ana kadar açıklanan adaylara baktığımızda maalesef buralarda seçilebilecek yerlerden aday gösterilen adaylar arasında kadınların yükü çok fazla. Yerel seçimler beklentilerimizi karşılamaktan uzak.
ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİRDİK: Çok güçlü bir ekonomik dönemden geçtik. Ekonomide yanan ateşi söndürmek için rasyonel politika çerçevesine bağlı kalmaya devam etmemiz gerekiyor. Enflasyonla mücadelede para politikasının sosyal politikalar ve maliye politikalarıyla desteklenmesine önem veriyoruz. Bu süreç sadece enflasyonun düşürülmesi açısından değil, özellikle sabit gelirliler üzerindeki olumsuz etkilerin hafifletilmesi açısından da son derece değerli.
ALINACAK ADIMLAR: Sorunların etrafından dolaşıp çözümü pansuman tedbirleriyle geleceğe ertelemek ülkenin çıkarına değildir. Üretim yapısını son teknolojik devrime uygun şekilde dönüştürmeden, verimliliği artırmadan, sanayi ve tarımda yüksek katma değerli üretimi artırmadan, beyin göçünü engellemeden, nitelikli eğitim ve nitelikli insan kaynağı sorununu çözmeden, sürdürülebilirliği sağlayamayız. Ekonomimizin rekabet edebilirliğini sağlamak, enflasyonda kalıcı bir iyileşme sağlamak ve geçim sorununu çözmek. Cari açık sorununu tarihe gömemeyiz, istihdam yaratamayız, orta gelir tuzağından kurtulup yüksek gelirli ülkeler arasına giremeyiz. Belirsizliğin ve dönüşümlerin ağırlaştığı bir dönemde bu adımları vakit kaybetmeden atmamız gerekiyor.
BEYİN GÖÇÜ UYARISI: Büyük emeklerle yetiştirdiğimiz gençlerimizin parlak beyinlerini üniversite çağına, başka ülkelere kaptırıyoruz. Ama hemen hemen bütün şehirlerimizde üniversiteler var. Ancak üniversite mezunları arasında işgücüne katılım oranının azaldığını, işsizlik oranının ise arttığını görüyoruz. Eğitim maliyetleri artıyor, eğitimin getirisi ise azalıyor. Eğitimin kalitesini artıramazsak, nitelikli eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamazsak, gençlerimizi yeni çağın becerileriyle donatamazsak işimiz zor olacaktır. Ne rekabet gücümüzün vazgeçilmez unsuru olan işgücünü yetiştirebiliriz, ne de gençlerimizi memnun edip beyin göçünün önüne geçebiliriz.
EĞİTİMDE TOPLUMLARA VE MEzheplere Yer OLMAMALI: Çağı yakalamamızı sağlayacak eğitim sistemi ezberciliğe değil, eleştirel ve yaratıcı düşüncenin ön planda tutulmasına dayanmaktadır. Bilimin rehberliğine sımsıkı sarılmalıyız. Bu sistemde cemaatlere, mezheplere, siyasetle bağlantılı yapılara yer olmamalıdır. Geleceğimizi üzerine inşa edeceğimiz en değerli sütunlardan birinin insan olduğunu unutmayalım. Belki de en değerlisi. Bu temeli güçlendirmeliyiz.
POLARİZASYONA DİKKAT EDİN: Eski gerilimlere yeni gerilimler ekleniyor. Günlük hayatın hemen her alanında gördüğümüz gerilim, kutuplaşma ve şiddet birbirimize olan inancımızı zedeliyor. Bu durum siyasette de gerilimin artmasına neden oluyor. Siyasetteki gerginlik toplumsal kutuplaşmayı da derinleştiriyor. Bu olumsuz döngüyü kırmamız lazım. Siyasetteki gerilimi ve toplumdaki kutuplaşmayı önlemenin bildiğimiz en etkili yolu demokratik süreçlerin daha iyi iyileştirilmesinden geçiyor.
YARGI KARARLARI BAĞLAYICI OLMALIDIR: Hak ve özgürlükler, eşit vatandaşlık, istikrar ve kontrol sistemleri, siyasi hayata katılım gibi konularda ilerleme kaydedilmesi gerekiyor. Özellikle hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde adalete olan inancın güçlü olması için mahkeme kararlarında çelişki bulunmaması, yargı organları arasında uyumun olması, kararların herkes için bağlayıcı olması, adil yargılanma hakkının tanınması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarına uygun olarak sıkı bir şekilde uygulanmalı, her düzeydeki mahkeme kararları modülü olduğumuz uluslararası normlara ve sözleşmelere uygun olmalıdır. Uygun olması gerekiyor. Ancak belirlediğimiz standartlar ve referanslarla uyumlu bir adalet anlayışıyla siyasi ve toplumsal gerginliklerin azaltılması yönünde ilerleyebilir. Yargının tahkimiyle ilgili tereddütleri ortadan kaldırabiliriz.
KAYIKÇI KARIŞIKLIĞINI BIRAKALIM: Vakit kaybetmeden ülkemizin geleceği için hayati konulara odaklanalım. Kayıkçı kargaşasını bir kenara bırakalım, kısa vadeli kısır çatışmalara aldırış etmeyelim, kişisel çıkar peşinde koşmak yerine ülkenin geleceği için yarışalım. Ülkemizin muasır medeniyetler seviyesine getirilmesi için TÜSİAD’ın bu doğrultuda çalışmalarına devam edeceğine inanıyorum.
ORHAN TURAN YENİDEN SEÇİLDİ, TUNCAY ÖZİLHAN’IN YERİNE ÖMER ARAS GEÇTİ
Genel Kurul’da yapılan seçimde Orhan Turan yeniden seçilirken, Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı’na Tuncay Özilhan’ın yerine Ömer Aras getirildi.
ÖMER ARAS: ZOR BİR GÖREV
Yeni seçilen TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı bankacı Ömer Aras, şunları söyledi: “Bu görevi üstlenirken bana gösterdiğiniz güven için teşekkür ediyorum. Gerçekten zor bir görev. Özellikle Tuncay Özilhan gibi efsane bir başkandan sonra görevi devralmak gerçekten çok zor. Sizlerden aldığımız geri bildirimler, bugün seçilen diğer üyelerimizin de katkılarıyla istişare ve tavsiye sorumluluğumuzu en iyi şekilde yerine getirmeye çalışacağız” dedi.
(EKONOMİK HİZMET)
habercekmekoy.com.tr